30 Kasım 2010 Salı

Hayat üzerine


Bir bakışa birçok anlam yükleyebiliyor insan...
Nerden bilecek ki aslında  bakışların anlattığı duygular yalan.!
Nerden bilecek ki aslında kendi kendine oynanan bir oyun hayat.Bir dayanağı olmayan hisler başrolde..Bense kuralına uydurulmuş sevdanın gölgesinde bir figüranım..Sahnede kendimi inandırdığım bir aşk hikayesi sergileniyor..

Kısa repliklere sığdırılmış ifadelerde yaşamak güzeldi

Zamansız kurulan cümlelerin geri dönüşüde zamansızdı.....Tesadüf sanılanlar oysa bir döngüydü.Her giden aynı acıyla son bulup ; her gelen aynı korkuyla beklenirdi.Herşey bir yanılgıdan ibaretti.!  Doğrular için yarın çok geç , bugün ise çok erkendi..

..........ve perde kapandı ; ışıklar söndü.Bir masal daha son buldu alkışlarla.
Ve hayat yaşanırken papatya falı gerçekliğinde ,koparılan her yaprakla bir dilek tutacaktım aşka dair...

28 Kasım 2010 Pazar

Payıma düşürdüklerim



Karanlıklar çoktan sarıp sarmalamıştı kenti..Herhangi bir sokağın ,herhangi bir evinde; herhangi bir odasındayım..Bütünüm, paramparça bir vücutta..Ruhum çok uzakta.Aklım bir başka durakta.!
Gözüm kapıya ilişiyor.. Kapıyorum hemen gözlerimi ; tam bu an da bir hayal kuruyorum.Az sonra kapı aralanacak ve içeri sızacak bir ışık hüzmesi..Odanın aydınlığıyla içimde aydınlanacak..Gözlerim umudun renkleneceği an 'ı bekliyor..Belki de son ışıksız dakikada her hayalin beklendiği gibi bitmeyeceği hissi kaplıyor içimi..
Her masalda mutlu sonla bitmez ya hani.!
....gökten hiç elma düşmeyebilir ya...
.....devam ediyorum ; kaldığım yerden..Kapı aralanıyor ,sancılı ruhum ayaklanıyor..Bedenimi üşüten rüzgar ,üşütüyor artık her zerresine kadar ruhumu...
Gözlerimi açtığımda aynı yerde , aynı zifirdeyim..
'Her son hakkettiği kadardır insanın ' deyip geçmek istiyorum..Geçecekse eğer..!
Fakat ,
Artık her kapı açıldığında...
Beklentilerin gölgesindeki muamma düşüşlerim sızacak odaya ..
Bu yüzdendir ki ,öznesi kayıp cümlelerimin .Anlıyorum ki her defasında başbaşadır insanoğlu kendisiyle..
Şimdi her yanım küskün..Kurgularım için kötüyüm..!

26 Kasım 2010 Cuma

İnanılması zor yeni alışkanlıklarım...


Hergün 1 bir yeni bilgi diye buna denir işte ! Fabrikada hergün hayretlerle karşıladığım yeni olaylar,dedikodular ya da ilginç hikayeler duyuyorum..Kendime çok ilginç alışkanlıklar edindim mesela...
Birkaçı şöyle ;

- Eski patronun yoğurt kovasını makam koltuğunun arkasına alıp istediğine verip istediğine vermediğine şok oldum.( Ama alıştım !)

-Çalışanlardan biriyle tartıştığımda patronun bana kovsaydın yaa o yetkiyi verdik deyip;ben çıktıktan sonra çalışana sen 'o kızı ' boşver sen çalışmana bak sen en iyi çalışanımızsın demesine alıştım.

-Her on günde bir fabrikada çalışan bir kız ve  bir erkeğin kaçmasına alıştım.

-Kendi hakkımda ve arkadaşlarımın hakkında çok şaşılacak dedikodular duymaya alıştım.

-Çok fazla ve sesli güldüğüm ve bunun önüne geçemediğim için patronun arada bir beni yanına çağırıp ne çok gülüyorsun demesine.Benimde ardından ama bi tek ben değil de diğer kızların da güldüğünü söylemeye neden hep bana dediğini sormaya alıştım

-Hergün sorumlusu olduğum yerde yeni bir inşaat yapılmasına ve benimde artık 3 metre beton ve 1500 tane tuğlayla 20 metrekare bir oda yapabileceğime alıştım :))

-Sodyum benzoata =benzuat hatta bazen mevzuat , Potasyum klorata =potas denilmesine

-Ve en ilginci de bu sanırım..Fabrikanın eskiden bir Rum mezarlığı olduğuna...Bu ne yaaa  ! bi de sabah sabah arkadaş bununla ilgili bi rivayeti anlattı.

Bir çoban hayvanlarını otlatmaya getiriyormuş ve öyle otururken elindeki sopayla toprağı eşeleyip duruyormuş.O sırada sopaya sert birşey gelmiş ve kazmaya devam etmiş çoban...Toz falan çıkmış,hatta daha sonra insanlar bu mezarlardan altın falan çıkıyor diye kazmaya başlamışlar vs..
Rum Mezarlıkları hakkında bilgisi olan var mı ?  Resmen tırstım yaa...Bi de arkadaşın dediği yer benim hergün geçtiğim yol olması sebebiylen tırstım :))

Kurtarın lan benii..Sesimin karanlığın içinde kaybolmasını istemiyorum :)

25 Kasım 2010 Perşembe

ben bu şarkıyı sana yazmalıydım :)))




bu güzel aşık mahzuni türküsünü dinleyince aklıma hemen o gün geliyor..ya da o gün aklıma gelince bu şarkıyı mırıldanıyorum farketmeden...
Bu gidişle eski bunalım moduma dönecek gibi duruyorum...Halime sebep olana gelsin barii :))) zaten bir eylül akşamında İstiklal de aylak aylak gezdikten sonra 'giden ' ve saz arkadaşları :) en sonunda bi yere oturmaya karar vermiştik...zar zor bulduğumuz yerde çalan bu şarkıyı o zamanda gözlerinin içine baka baka sana gelsin diyerek dinlemiştim...Bu kadar açık sözlü olmasamda olurdu aslında...Ne yapayım;

Adam olamadın gitti zevzek,
Beni bilemedin gitti zevzek.

Hikayenin daha başı ve sonu var.Böyle pat diye ortasından başladım.Neyse artık bi arada devamını yazacağım...
Giden gelmeye devam ettikçe anlatacaklar çok olacak ne de olsa...!

23 Kasım 2010 Salı

Kurşun mu döktürsem ne ?

Bayram tatili dedim,Antalya dedim ama sanırım bu tatil fena çarptı beni...Tatilim gayet güzel geçti.Hatta kasım ayında denize girmenin paha biçilemez olduğuna bile karar verdim :) dömdüm ve film burada koptu.Bilet bulamadığım için Antalyadan pazar akşamı 22.00 arabasıyla ancak gelebildim hem de 51 numarada..pazartesi sabahı 6 da geldim ve bir saat sonra işe gittim..Zaten uykusuz,yorgun geldiğim ilk iş günüm işyerimde geçen kötü bi olayla daha çekilmez bir hal aldı.Böylelikle ilk işgünüm zehir oldu.bu da geçer deyip devam ettim.
Bugün şiddetli bi baş ağrısıyla uyandım ve işe geç gitmek zorunda kaldım.İkinci gün sendromu da böyle başladı.Gün içerisinde dün olan olay bugünde tekrarladı ve tüm psikolojim alt üst oldu.Bu kadar da olmaz ya..İki günde iki olay beni aşar...
Tüm bunlardan sonra başıma gelecek varmış diye düşünüyorum.Ölüm ve yaşam arasında bi iş işte.Ben bile şaşırıyorum.Bugün çalışanlardan biri eğitimlerde sık sık söylediğim sözü söyledi bana onaylamamı beklercesine.
'Her ciddi kazanın altında büyük tedbirsizlikler yatar.'  Tabii ki öyle dedim çalışana.Yapacak birşey yok sonuçta...Gerekli önlemler alındıktan sonra olacağın önüne ne olursa olsun geçilmiyor.
Bir uğursuzluk var ama çözemedim...

14 Kasım 2010 Pazar

Parfümde parfümmüş yani :)

Kalabalığa kalmadan bugün alışverişimi yapayım dedim.Bu nasıl bir insan selidir;insanlar acaba tüm ihtiyaçlarını bayram gelsinde ondan bi kaç gün önce alırım diye erteliyor mu ne.. ya da bayramda herşeyi bedava mı veriyorlar kardeşim .? Bi de para yok diye geçinirler, ulan parasız hali buysa memleketin para olsa ne yapacaklar kimbilir.!
Amacım o insanlardan olmak değildi..Sonuçta bayramlık alacak değilim.( eşşek kadar oldum yani..) sadece bikaç günlüğüne gideceğim tatil için eksiklerimi almaktı.
..her neyse konuya geleyim, eksiklerden biri parfümdü..yeni bir parfüm almaya niyetlendim.Daha önce kullandığım parfümden ve bir de başka bir koku daha alayım dedim.Olay böyle başladı..
..ilgilenen bayana sizin bi öneriniz var mı diye sordum.?
kız :
-Hypnotıc Poison...
şahsım :
-bi bakayım kokusuna,
kız :
-zaten bu parfüm Amerika da yasaklanmış
şahsım :
-Aaa neden ki ?
kız :
-erkekleri baştan çıkartıyormuş.Hatta ben denedim gerçekten öyle oluyor.Parfümü sıktım,erkek arkadaşımın yanına gittim..gerçekten de baştan çıkartıyor..(artık ne yaptıysa orası muamma... )
şahsım :
-hımm ! (geçiştirmeye çalışıyorum bu şekilde ve susmasını bekliyorum.yoksa biraz daha dinlediğimi farketse devamını anlatacak..özelin sana kalsın kızım diyesim geldi yani :))... ve burada da koptu...

evet parfüm hakkında şöyle deniliyor ;
''Cennetin bahçesinden düşen , yasak isteğin sembolü olan elmanın zehrini anlatan kırmızı rengi,Hypnotıc Poison 'ın zengin kokusunu büyüleyiciliğini ve elektriğini sembolize ediyor.

'Toplu taşıma araçlarına binilirken sıkılması tavsiye edilmez,toplu tacize uğrayabilirsiniz.'  (bu ne lan parfüm mü alıyoruz başka bi şey mi ?)


...nihayetinde parfümü almadım tabii ki ...zaten baştan çıkaracak bi sevgili kişisi olmadığı için :)) gerek de yok..zamanında olan ve kendini 'sevgili 'diye nitelendirmeyen ve benim burada 'giden ' diye nitelendirdiğim insan evladı da hangisini sıksanda beğenmiyordu..tarzını bi türlü anlayamadım bu sebeplen :) dünyanın tüm afrodizyak etkili kokularını getirsende kar etmezdi sanırım..
Bu arada hala parfümün kokusu bileğimde..aslında güzelmiş ama üzerinden bir saat geçtikten sonra...

12 Kasım 2010 Cuma

mor çakıltaşları...


Sahipsiz sokaklarda yolunu arayan bir yolcuyum.Boş kaldırımlarda düşe kalka yürüyorum;ardımda bıraktığım izlere aldırmadan.! ...derin bir iç geçiriyorum birden karanlığı yırtarcasına,
ellerimde mor çakıltaşları,aklımda geceye karışan düşlerim...O düşler ki gökyüzünü aydınlatan yıldızlar kadar parlak ve tüm yaşananlar kadar bana ait...
Her yanda derin bir sessizlik.Uzayan saatlerde,
Düşler yorgun...
Korkular nedensiz...
Birbiri ardına sıralanmış cümleler eksik...
Her çıkmaz sokakta bir çıkar yol arayan ben ; medet umuyorum nereye konacağını bilmeyen bir kuştan,usulca esen bir rüzgardan.Yolun sonunda bir yenilgi daha alıyorum .Şimdi ellerim boş çakıltaşlarımı kaybettim..!
.....Bana kalan düş kırıklıklarıyla karışıyorum geceye...

5 Kasım 2010 Cuma

ben bir marti olsam,uçsam denizlere...


Dün saçma sapan bi iş görüşmesi yaptıktan sonra yarım gün izin aldığım işyerime dönemedim.Sabah10.00dan akşam 16.00 a kadar şu sorular için beklenir mi ;
-Kaç yaşındasınız ?.24...
- Aaa küçükmüşsünüz...( daha da küçülüp cebine mi girseydim acaba ?)
                                 -  Medeni haliniz ?  Bekar   (anladım ki iş görüşmeleri için bu medeni hal çok işe yarıyormuş :)))
.......neyse yaptım bi eşşeklik ve görüştüm ...Gözünü seveyim bizim Çinlinin sonsuza kadar bile onlarla çalışabilirmişim :)
(bu da abartı ! oldu biraz ama olsun )

bugünse bir kaç gündür devam eden huzursuz halim devam etmekte.Çok sevdiğim birini rüyamda görmüştüm ama kötü birşey olacağı aklıma gelmemişti,getirmemiştim ya da...Ancak bugün aldığım haberler pek de iç açıcı değildi...bi pislik var ama çözemedim..! Canım çok sıkılıyor.


                            


1 Kasım 2010 Pazartesi

pazartesi sendromları...

Haftanın ilk gününe yine mi iş diye başlayıp ; ardından kolbastı bile oynamaya teşebbüs eden tek insan olmalıyım..Aslında bu durumuma sonradan bir anlam buldum.Normalde akşam 7'de çıkacağım işyerinden , çıkmadan iki saat önce 5'te çıkacağımı duydum.Demek ki sabah ki anlam veremediğim mutluluğumun sebebi buymuş..

Uzun zamandır bitirmeye çalıştığım kitabı bitirmeye biraz daha yaklaşıyorum bugünlerde.Taaa Van'dayken aldığım kitabın neredeyse senesi gelecek.Ama suç bende değil şu sınav belasını çıkaranlarda..şimdilerde kendime birde ales belasını sardım.artık diğer kitaba ne zaman başlarım kimbilir :)

..hee bir de  geçen haftadan beri kayıp olan şemsiyemin ortaya çıkması da ayrı bi ilginçlik.Her gördüğüme 'günde 10 defa beddua ediyorum şemsiyemi alana' demişken bugün şemsiyem geri geldi.Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi :))  nasıl çıktı ortaya anlamadım ama ben olsam bu kadar laftan sonra ortaya çıkarmazdım.(fazla çirkeflik yaptım demekki )  eeee kardeşim haklıyım ama 3 günde 2 şemsiye heba olur mu canım...
zaten bulunmasaydı şemsiyem bulmak için yeni bi yöntem öğrenmiştim.şöyle ki : bir şeyiniz kayboluyor diyelim ve nasıl ortadan kaybolduğunu bilemiyorsunuz.Ama ortak yaşanılan bir yerdesiniz.Efendim herkesten tırnak alıyorsunuz.Bunlara ne yapıyorsunuz tam bilmiyorum ama gömüyorsunuz toprağa galiba.Sonra bir kaç gün sonra (süresi belli mi  o da muallakta ) alan kişinin karnı şişiyormuş...yani çaldıysa rahatsızlık veriyor ve söyleme gereği duyuyormuş...nasıl bir hurafedir kardeşim bu yaa..ilk defa duydum bende çok şaşırdım.keşke uygulasaydımda görseydim :)))

burada  çalışmaya devam ettikçe daha neler öğreneceğim acaba ?