11 Ocak 2011 Salı

Muhteşem yemekhane ve special mönüler !


Her zaman söylerim 'Ben yaşamak için yemek yemiyorum ; yemek yemek için yaşıyorum abii '  Meşhur sözümü bana yineleten olay tabii ki bugünkü öğle yemeği.

Bugün yemekhanedeki muhteşem üçlü : çorba-ıspanak-makarnaydı.Çorbayı artık sadece bulanık su olarak değiştirdi  harika aşçımız bu yüzden artık çorba içme yasağı uyguluyorum kendime (en azından sadece fabrikada, bu açıdan geçici bi çözüm denilebilir. ) yoksa mazallah bağırsaklarım kuruyacak :=)

Ispanak ; o da yenilebilir aslında ama onda da 'kum ' sendromu oluştu.Eee 200 den fazla kişi çalıştıran harika ! fabrikamızda ne kadar temiz yıkanır ki ıspanak..Yerken ağzınıza gelecek kırt kırt sesi eşliğindeki kuma razı olacaksınız..Bi parça demir alacaz diye içerde harç  oluşturmaya değmez :)  varsın eksik kalsın o demirde.Benim gücüm bana yeter,Temel reis olmayacağım ya...

Makarna ; ne bi sos , ne bi salça abi haşlayıp koyuyorlar önümüze..Hatta haşladıktan sonra yağda bi döndürmüyorlar diye düşünmüştüm ; ama geçen gittim yemekhanede yapım aşaması devam ediyordu bizzat sordum allahtan onu yapıyorlarmış.( Allah razı olsun yaa !)

Durum böyle olunca benim de  yemek kültürümde yeni bir sayfa açıldı.Şöyle ki ,
Çorba zaten içmiyorum , ıspanak açgözlü olduğum için alıyorum ama yemiyorum.Amaç masada çeşit olsun.Elde kalan tek şey makarna..Ehh bembeyaz boş bir makarnayı bugün Ossy nin buluşuyla çiğ salçayla karıştırıp yedik mecburen...Bu kadarını yapacağım da hiç aklıma gelmezdi yani.Öyle çocukken ekmek salça yemişlerden de olmadığım için pek  bi sevmezdim kendilerini..Allahtan kendimi koşullara çabuk alıştırabiliyorum. (Sanırım bu alışkanlığımda üniversitedeyken evde kalmış üç günlük yemeği bile yemişliğimden geliyor :)

Sonuç olarak çorba-ıspanak-makarna üçlüsü , makarna-salça-ayran üçlüsüne dönüştürüldü ve mideye indirildi.

Ben artık kendimi düşünmekten vazgeçtimde ; zavallı Ossy'ciğime işe alındıktan sonra şartlar ve çalışma koşulları hakkında bilgi verirken 'yemekhanemizde açık büfedir.' demiş bizim patron.Ben şimdiye kadar ( ki ikimizinde bir yılı geçti burada işe başladığımız,hatta aynı gün başladık ) 'kuru' dan başka açık  büfe olan bir yemek görmedim.Demek ki neymiş ; birşeyi abartıp sallayacaksak destekli sallamamız gerekiyormuş.Çünkü gün olur o söylediklerin bir gün karşına çıkar.O zamanda bizim patron gibi 'siz evinizde ne yiyiyorsunuz ' gibi saçmasapan bi cümle kurarsınız ve millet bi tarafıyla güler size..

6 Ocak 2011 Perşembe

İçimizdeki Neden-Sonuç ilişkileri...


Neden hep çok güldüğünde  illa ki 'kötü bir şey gelecek başıma ' diye düşünür insan ...İçten bir kahkahanın kime ne zararı olabilir ki...Oysa ki gülmek içimizdeki manevi boşluğu doldurduğu surette mutlu ederdi bizi...

Neden hep aşkta kaçan kovalanır ki.? Oysa çocukken sevdiğimiz bir oyundu kovalamak ve o zaman yaptığımız bir eylemdi kaçmak...

Neden ihtiyacı olduğunda dostlarını yanında bulamaz insan ? Neden hep ağlarken yalnızdır mesela ? Oysa ağlamak bir dost omzunda olduğunda ağlamak olmalıydı...

Neden bütün hüzünler üstüste gelir karanlık gecelerde ? Yoksa  ayrı gecelerde gelip bizi hergün hergün üzmemek için mi ...Oysa hüzün tüm iyiliklere kapalıdır...

Neden kaybetmekten korkar insan ? Oysa giden hiç düşünmez kaybettiğini ; kalan kime dertlenir ki ....

Neden bazı insanlar sadece boşlukları doldurmak için vardır ? Oysa kişi,'insan ' olduğu için değerlidir zaten ; boşlukları doldurduğu için değil....

Neden sevmeye geç kalır hep insan ? Oysa sevmeler uzun zamanların işidir...

Neden 'seni seviyorum ' kelimesi anlamını tam olarak ifade ettiğinde kullanılmazda; hep bir anlık boşlukta telaffuz edilir.? Oysa hiçbir sevme ucuz değildir...

Neden geçmiş hatırlandığında acı verir ? Oysa mutlu anılar da bir hayli mevcuttur giden günlerde....Oysa güzel bir Ahmet Kaya şarkısıdır ; Çok uzakta öyle bir yer var , o yerlerde mutluluklar var...

Neden yeni yıl bize mutluluk getirsin isteriz ve neden hep o istediğimiz mutluluğu bir türlü yakalayamayız ?  Oysa mutluluğun rengi kırmızıydı ; her yeni yılda bir türlü göremediğimiz...

Neden gidersin ve aniden geri dönersin ?

Neden hayat hep dengesizliklerle doludur ?

Neden  hep şarkılar seni söyler ?

5 Ocak 2011 Çarşamba

Kutlanası mutlu yıllar


2010 yılını ufak bi trafik kazasıyla atlatarak kapattım.Başımdan geçen malzemelik olayların en kralı olarak hafızama kazıyorum bu olayı..Ayrıca çarpıp kaçan o siyah arabayı da hergün lanetliyorum...İşin ilginç yanı olay olduktan sonra herkesin ilk tepkisinin 'görmedin mi ? ' olması...yaa tamam gözlük takıyorum ama koskoca arabayı görmeyecek kadar da kör değilim canım.Resmen adam durmadı ben ne yapayım..Sevenim çokmuş anladım sordukları sorularla ;

1-arabanın markası neydi ?
2-arabaya birşey oldu mu ?
3-etrafta gören oldu mu ?

yaw biri de 'bir yerine bişey oldu mu ? ' diye sorsaydı be.. ( soranları tenzih ediyorum tabii ki )   onlar her düştüğümde beni tutacak dostlar olarak kalacaklar  aklımda :)))


2010 un son ilginç olayı da tabii ki yılbaşını ne şekilde geçirdiğim oldu...Ossy nin ani kararıyla yılbaşını değişik bi şekilde geçirdik..Değişik demek içinde biraz düşünmek gerek aslında..Tabii ki Sakarya da geçirilen bi yılbaşında Paradox, Paradise ve şimdi saymadığım birçok sevdiğim arkadaşımı bulmak imkansız olduğu için buna da şükür :)) demeli..Dağın başında bir yerde olsakta, soğuktan donup arabanın içinde iki saat kadar otursakta, eve gitmek isteyipte gidemesekte,Ossy le bir daha asla bir iş yapmamaya karar versemde sonlara doğru iyileşti tüm koşullar :))  yanımdakilerden birkaç dakikalığına sıyrılıp biramı yudumlarken orada olmasını istediklerimi düşünmek bile güzeldi...2010 dan 2011 e geçişimizde bizden birşeyle oldu ve havaifişek  gösterisiyle bitti...

Mutlu yıllar...