28 Aralık 2010 Salı

Miyop + Astigmat biriyle tanışırken dikkat ediniz; çünkü sizi farklı suretlerde görebilirler :)


7,5 numara miyopsanız ve üstüne bir miktar astigmatınız varsa işiniz çok zor.Taktığınız gözlük sizi görenlerde 'entel biri ' diye fısıldaşmalara sebep olacaktır.Fakat külliyen yalandır. Tamamen halk arasında kalıplaşmış bir önyargıdan ibarettir efendim.

Ne gözlükler gördüm içinde enteller yok , ne enteller gördüm gözünde gözlük yok :))

Şu görme problemim hayatımın her anında başıma işler açmaya devam ediyor.Halbuki 17 yıldır beraberiz ,niye hala bunu bana yapıyorsun bre gözlüklerim.Servisten indikten sonra bi dolu iş geldi başıma.İlk önce yolda deli sandığım adam yüzünden yolumu değiştirdim.( deli sandığım diyorum bu gözlüklerle uzaktan öyle anlaşılıyordu.belki de deli değildir ! ) Tabii yolumu değiştirmekle iş bitmedi, mecburen arabaya binmem gerekti.Başka yol yok çünkü eve giden; işin kötüsü geçen belediyenin saatini de bilmiyorum.Neyse beklediğim yere baktım bir belediye otobüsü geldi.Ehh deli korkusu da üç buçuk attırıyor.Atladım otobüse anında ( ne bileyim yanlış otobüse bindiğimi)  Zor bela parayı çantamdan çıkardım.Bu sırada yağmur yağdığı için gözlüklerimde otobüse binince buhar yaptı.Herşeye rağmen tıklım tıklım da olsa güvenli bi yerde eve gideceğim diye mutluydum :)

....derken otobüs farklı bir tarafa dönünce tüm hayallerim yıkıldı ve otobüsle birlikte sola saptı :))  hee bu arada birde en önde ayaktayım otobüste şoför bi ara ani fren yaptı az daha gözlüklerim ve ben ön camla bütünleşiyorduk.O refleksle şoför bile beni tutmaya çalıştı.Neyse tabii yanlış arabaya bindiğimi çaktırmayacağım yaa (koskoca kızım sonuçta :)   ben burada ineyim dedim şoföre..Sonrası tabanway gidilen ve sırılsıklam olunan bir dönüş yolu...

27 Aralık 2010 Pazartesi

Küçük pencerelerinden seyre dalar bir menekşe

Paradox...
Bu yazımda seni paylaşmak istedim nedense....( neden belli gerçi, askerdesin yaa :) 
......yaw ben senin bırak askere gitmek; okulu bitireceğine bile inanmıyordum..Demek ki yollar ayrılınca tahminlerde pek bi isabetsiz oluyor.

Bugünlerde eskileri çok hatırlayıp çok özlüyorum.Sizedir dostlarım bu dizeler :
 ''Bir bar çıkışı şarkı söyleyen çocuklarda aramalı mutluluğu..mutsuz olan ama hep mutlu görünen çocuklarda.!! yine bulurlar mutluluğu sokakları inleten sesleriyle bir gecede...Çünkü içiçe geçmiştir çakırkeyif düşlerde,tıpkı kolları gibi......
Artık gözyaşları aldı neşeli şarkıların yerini...Ama yinede mutlu olmaya çalışıyorlar içlerinde bin hüzünle..Belki de bir tebessümle bekliyorlar o günleri tekrar gelir diye..!! ''

bu birkaç dizeyi okul bittiğinde boşluğa düştüğümüz zamanlardan birinde Paradiseciğim ile karalamıştık.... Hüzünlendirse de hatırlamak iyi oldu.

........Evci izni bile çıkarmışsın oğlum..Seninki de askerlik mi ? orada bile dört ayak üstüne düştün şerefsiz...Sevgili Paradox'un evci izninden kışlasına gitmeden attığı mesajda eskileri yad etmeme sebep oldu...

' Yılgın bir kuş son birkaç birasını yudumlayıp kışlasına kapanır...güneş utancından kızarır,hava solar ; ama muhsin der ki YAŞAMAK GÜZEL ŞEY...'    demişti mesajında...

Çaldılar lan 6 ayını harbiden..Kadınların yalnız kaldı Kont muhsinus...Olsun makilerin orada kadınlarına anlatacağın askerlik anıların olacak :)

Bende küçük pencerelerimden seyreder olacağım :))

....ve sana yakışır bir sonla yazımı bitiriyorum..Sen gidersin adın kalır ; dostlar seni hatırlar hep....!

26 Aralık 2010 Pazar

yeni listem için efenim :)

Evet günlerden sonra bloguma şarkı listesi yapabildim sonunda.Biraz şekilsiz oldu ama onu da ilerde düzeltirim :) zaten işyerindede uğraşamadım.Patronum sağolsun sürekli Çine gititğinden ve etrafta bir Çinlimiz bulunduğundan kelli o bize benzeyecekken bizimkiler ona benzedi; ve buna bağlı olarak yeni bir çin politikası denemeye başladı.Şöyle ki; patron internet kullanımına ambargo koydu.Sanırım bu yeni yasayla birlkte bilişim suçlarımızı engelleyecek :)

....Her neyse bu aralar canım sıkkın..Biricik dostum Paradise çalışmaya başladı onunla da pek sık görüşemiyoruz zaten.Bi de bir güzin ablalıktır gidiyor bende bu aralar..Canı sıkılan  benim odaya gelip stres atıyor..
Kendimi saray soytarı, dert anası , dost kazığı falan zannettim resmen..ulan ben pek öyle 'aman anlatayımda bu kız kesin beni teselli eder' modunda olan biri de değilim aslında..nasıl oluyor da bana anlatmaya geliyorlar anlamış değilim.Ehhh hal böyle olunca dertsiz tasasız biri ilan ettim kendimi..(onlar anlattı ben rahatladım :))

'giden ' le de bu ara pek sık görüşüyoruz..hayır ola inşallah...bir depreşip bir kaybolan ruh hallerini hala çözebilmiş değilim çünkü...

* Listeyi yapmam için yol gösteren arkadaşa da teşekkürü bir borç bilirim :)

20 Aralık 2010 Pazartesi

Yanılmışlık hissi var geçmişte


     Aslolan yolmuş ,
yanılmak içinmiş bütün varışlar..!


                                                                                                 
Mahmut Temizyürek

18 Aralık 2010 Cumartesi

Humbaralarım düştü, patlayamadım...


İki gün önceki toplantı geride bıraktıklarıyla hala gündemde bu aralar.Ağlayarak toplantıyı terk edenler mi dersin , profesyonel etiketine layık görülenler mi dersin , herşeyden bi haber olanlar mı dersin topu topu 6 kişiydik ama her telden çaldık yine..Eeee ama bizde sonuçta uyduk hazır olan imama ne yapalım :)  Hatta şu bile söylenebilir ki ;

Ayakların baş olduğu yerde,tabii ki kopacaktır bir kıyamet...

Neyse bende payıma düşeni almış bulundum.İşte hızlı geçen bir toplantı ve alınan harika birkaç karar :

1- Hiç kimse özel işleri için internet kullanmayacak. ( Msn, feysbuk, vb...)

İç sesimden gelen cevap : Ulan sanki mailleşme sistemi var da biz kullanmıyoruz.Bende isterim müdür mail atsın şu gün şu tarihte toplantı var diye :) ama bizim ki heyecan yaptırmak için genelde sizin fırçalanma vaktiniz geldi diyor.Eee bizde ne yapalım kılıcımızı kınımıza koyup gidiyoruz görüşme odasına...
Kendi özel işim dışında kullanmadığım interneti kullanabildiğim diğer yerleri düşünürsem onlarda ayrı bi ilginç; çalışan personele hastaneden sıra almak , personelin ehliyet sınav sonucuna bakmak (ki öyle bir uğursuzum ki garibim çalışanların hangisinin sonucuna baktıysam kalmışlardı.Artık onlarda beni mimledi başkasına baktırıyorlar.)  , patronların çocuklarının gereksiz ödevlerini araştırmak ve yapmak..Ne kadarda önemli işler işte..!

2- İlla ki gülünecek bi durum varsa patrona söylenecek o bizim yerimize gülecek..(malum benim ses 188 desibel, maazallah bi yerler yıkılır :)))

3- Patron yurtdışına gittiğinde varmış gibi davranılacak...(sanki yokken parti yapıyoruz anasını satayım..! ) Zaten patron dediğin adamın bir sürü ajanı var rahat hareket etmek ne mümkün..

Alınan kararlar ne kadar yerindeyse benimde kararlara olan saygım o kadar yerinde olarak çıkarım odadan :))


Efenim bir sonraki gün toplantının savurduğu hayatlarımız feysbuktan saat 07.50 de paylaştığım bir şarkıyla değişti :))  Günün öğlenden sonraki kısmında sevgili patroncuğum biz 'mahşerin üç atlısı'nı yanına çağırarak ; feysbuka  girilmeyecek demiştim siz ( ki giren bendim , diğer iki uyanık sadece bakıp çıkmışlar benim gibi bi de üstüne şarkı paylaşmamışlar ) siz bi de üstüne beni engellemişsiniz deyince tabii ki evet demek mecburiyetinde kaldık...Olan oldu kalan sağlar bizimdir ne yapalım...

P.S :Oysaki adam bana birkaç saat önce senin beni satmayacağını biliyorum demişti :))  İyi de bi şey yapmadım ki feysbukumun patronu da sen değilsin ya...

Neyse bu olaydan sonra tripkolik bir patrona sahip olduk, kazamız mübarek ola...İlginçtir ki aylardır pek sık  humbaracı ocağıma uğramayan patron bu toplantı sürecinden itibaren düzenli olarak ziyarete geliyor...Her gelişinde de odamı duman altı yapıp gidiyor gerçi...Abi sigarayı içine çekmesini bilmeyene sigara içmek yasaklanmalı bence.( buna tabii ki bende dahilim ) bütün duman dışarda lann,nerde kaldı bunun karizması :)))

14 Aralık 2010 Salı

Oluruna bırakacağız ve herşey geçecek :)



 * Bu soğuklarda sabahın 6'sında kalkıp işe gittiğime mi ?  Üstelik lahana gibi üst üste giyinip hala donduğuma,

 * Bilgisayarımı bile kendimin aldığı harika işyerimde istediğim wın'ın (adı batasıca :) başıma bela olacağı sinyallerinin gelmesine mi ?

 * Davet edildiğim bir  yemek dönüşü ev sahibinin eve bırakma hevesinin uçuruma götürmenin eşiğine getirmesine mi ?  Anladım ki yol bilmeyen birine asla yol tarif edilmez..Hele de yolculuk akşamsa :))  çok şükür hala sağım...
.....nihayetinde daha gençliğime doymadığımı düşünüyorum

 * Patronun gündüz varlığıyla rahatsız ettiği yetmiyormuş gibi bir de gece nette görüp  'sabah nasıl kalkacaksın ? ' demesine mi ?

P.S : Madem bu kadar dert ediyorsun sabah mesai saatini biraz geçe al .!  Sende takıl nete bende :))

 * Fazla sesli güldüğüm için sürekli uyarıldığıma ve bunun artık bende sessiz gülme sendromuna yakalanmama yol açmasına mı ?

 * Emektar telefonumun (sanırım 6 yıl oldu ) yere düşüp ekranının silinmesine ve üstüne telefona mesaj gelmesine :) 

 * 'Giden ' in tam bu sırada mesaj atıp Cemal Süreya 'nın güzel bir şiirini göndermesine ; arkasından da
- bi arkadaşım göndermişti seninle paylaşmak istedim demesine mi ? :))  ve arkasından gelen şaşkınlığıma mı ?

 * İngilizce kursuna gidip bilgi aldığımda hedeflediğim seviyeye ulaşmam için adamın ; 3 yıl gerekir demesine ( lan zaten 2 yıl sonra kpss ye gireceğim ve o zamana kadar ing. halletmem gerek )

 * Servis beklediğim durağın bu kış kıyamette kaldırılmasına ve başımı sokacak artık bir durağımın olmamasına mı ? Şu an da yolu genişletmek için durağımı  söken belediyeyi kınıyorum...

 * Morali bozuk olan birini rahatlatmak için kurduğum cümlelerin boşa gitmesine ve kişinin bu durum karşısında 'konuyu çok uzattın ' demesine,

 * SILA 'nın  ''oluruna bırak ,her neyse geçer '' demesine ama hiç birşeyin geçmemesine mi ?

Şimdi ben HANGİSİNE YANAYIM ?

9 Aralık 2010 Perşembe

Bu günde bitiyor...


Sabah sabah ilk duyduğum şu cümle için söyleyene binlerce kez teşekkürler..!

''Menekşe hanım geçmiş olsun elektrik mi çarptı ? ''

Sebep : Malum dün akşam erkenden uyuyup kaldığım için saçlarımı düzleştiremedim.Bu sabahta dağınık topuz denilecek bir tarzda topladım.Aslında sabah sabah yaparken baya da özenmiştim.En özenmiş halimde bu tepkiyi görecekse varsın kesilsin rapunzel saçlarım  :))

...ki bu yazıma konu olduğunu bilse söyleyen pek bi sevindirik olurdu...Üstüne bir de bölümleri gezerken birinin yataktan kalkmış gibi toplamışsın demesi tuzu biberi oldu...Kardeşim yıpranan saçlarımın hesabını siz mi vereceksiniz yahu...Neyse saç sendromunu ilerleyen saatlerde atlattık.

Pinhan nihayet bitirmenin haklı gururunu yaşıyorum artık...Gerçi son bi kaç sayfasında Özoo telefon açıp , çabuk gel atılacak bir sürü imza var..Denetlemeye erken gelecekler deyince acil bitirip çıktım ama ; olsun nihayetinde bitti..Bir kitap ancak bu kadar uzun okunurdu zaten .!

Bugün attığım imzaları toplasam burdan köye yol olur resmen..Fabrikada adam yerine konulduğumuz tek pozisyonun ISO denetlemesi olması da ayrı mevzu...Ulan notere gidip imza attığımızda bile bu kadar önemli hissetmedim kendimi :))

Bahçe yapma çalışmalarım hala devam ediyor..Fabirkadan bir abla geçen gün getireceği çiçekle bir hava attı ki sormayın..Almanya dan bir çiçek gelmiş ona , hiç kimsede yokmuş..Bende çiçek arıyorum dikeceğim deyince getirivereyim dedi..Sağolsun attığı havaya değdi gerçekten güzelmiş çiçek ( keşke fotoğrafını çekeydim..neyse çekerim bi ara ) koydum odaya hemen..İsmi de bi rivayete göre 'diken çiçeği' ymiş..Çam ağaçları içinde bugün yer baktık onları da dikeceğiz inşallah...İki yıla kadar çıkmazsam bu fabrikadan (ki kpss için daha iki yılım var.! ) gölgesinde oturacağım dikili bir, hatta bi kaç ağacım olacak :)

.....ve herzamanki gibi bugünde kahverengi çizme ve bluz araştırmalarım sonuçsuzdu..Bi kerede ilk seferde bi şey alabileyim yaa....Ben benim kadar kararsız,şanssız ve hatta uğursuz biri görmedim..Birşeyler almak istersem rutin olarak yaptığım şey : iki-üç defa beğendiğim bir şeye bakmak, farklı günlerde tabiii..Sonra alsam mı almasam mı arasında kalmak ve bi başkası tarafından alındığını görmek ve bi de buna isyan etmek...Ama ben alacaktım diyee..Eeee be kızım zamanında alsana işte...
İşte günün getirdikleri bunlardı...

Haftanın getirdikleriyse pek bi fena..Ondandır sanırım bu hafta dinlediğim tek şarkı;

Yerimi bilmem,
Bilmem ne taraftayım.
Sesimi duymam,
Ne zamandır araftayım.


*Mor ve Ötesi / Araf

6 Aralık 2010 Pazartesi

Severim ben bu şiiri..!


KÖTÜ ZAMANLARDAN BİR AŞK ŞARKISI

Arkadaş olmamıştık birbirimizle
Ama oturduk birlikte aynı yerde
Ve sarılıp yattığımızda birbirimize
Aydan daha yabancıydık birbirimize.



Ve karşılaşsak bugün çarşı-pazarda
Dövüşebiliriz belki bir kaç balık için.
Arkadaş olmamıştık birbirimizle
Sarılıp yattığımızda birbirimize...



Bertolt Brecht

1 Aralık 2010 Çarşamba

Bir okumaktır bitmiyor....

Bu kitapta bir keramet var ama nedir bilmiyorum.Bilen varsa söylesin abi..Haftalardır hatta abartmıyorum aylardır bitiremiyorum bir türlü..İlk okuduğumda birkaç sayfa okudum sonra sıkılıp bıraktım.Arada başka kitap okudum.Şu an zar zor da olsa bitirmek üzereyim nihayet..Elif Şafak'ın kitaplarını da severim aslında..

Tabii bunda kafamı koyduğum yerde sızıp kalmamında oldukça etkisi var.İşyerinde ve serviste ( yol iyi ki bir saatmiş :) okumakla ancak bu kadar oluyor.Ayrıca saat 16.00 olmuş ve saat 17.00 de mesainiz bitecekken,tam oturup kitap okuyacağınız sırada patronunuzdan biri size gelipte çevre düzenleme çalışması yaptırırsa bir yılda bitmesi gayet doğal...Bu durumda tek göreviniz ; yangın hortumuyla kilitli parke taşlarını yıkamak ve elinizde kürekle çamurları temizlemektir.Kitap okumak da ne haddinize.!

Efendim bugün ayrıca aklım fikrim, Sabahat Akkiraz'ın Yar Yar şarkısı oldu.Bir saatlik yol boyunca mp3 de dinlediğim tek türkü..bence ben bağlama çalmalıydım..Tavsiye ederim arkadaşlar severim,seviniz :)

....... Ayıramaz seni benden
        Ne dağlar ne akan seller.
        Geçmediysen ikrarından
        Gel beraber ölek yar yar
        Ölüm bize neyler yar yar?

30 Kasım 2010 Salı

Hayat üzerine


Bir bakışa birçok anlam yükleyebiliyor insan...
Nerden bilecek ki aslında  bakışların anlattığı duygular yalan.!
Nerden bilecek ki aslında kendi kendine oynanan bir oyun hayat.Bir dayanağı olmayan hisler başrolde..Bense kuralına uydurulmuş sevdanın gölgesinde bir figüranım..Sahnede kendimi inandırdığım bir aşk hikayesi sergileniyor..

Kısa repliklere sığdırılmış ifadelerde yaşamak güzeldi

Zamansız kurulan cümlelerin geri dönüşüde zamansızdı.....Tesadüf sanılanlar oysa bir döngüydü.Her giden aynı acıyla son bulup ; her gelen aynı korkuyla beklenirdi.Herşey bir yanılgıdan ibaretti.!  Doğrular için yarın çok geç , bugün ise çok erkendi..

..........ve perde kapandı ; ışıklar söndü.Bir masal daha son buldu alkışlarla.
Ve hayat yaşanırken papatya falı gerçekliğinde ,koparılan her yaprakla bir dilek tutacaktım aşka dair...

28 Kasım 2010 Pazar

Payıma düşürdüklerim



Karanlıklar çoktan sarıp sarmalamıştı kenti..Herhangi bir sokağın ,herhangi bir evinde; herhangi bir odasındayım..Bütünüm, paramparça bir vücutta..Ruhum çok uzakta.Aklım bir başka durakta.!
Gözüm kapıya ilişiyor.. Kapıyorum hemen gözlerimi ; tam bu an da bir hayal kuruyorum.Az sonra kapı aralanacak ve içeri sızacak bir ışık hüzmesi..Odanın aydınlığıyla içimde aydınlanacak..Gözlerim umudun renkleneceği an 'ı bekliyor..Belki de son ışıksız dakikada her hayalin beklendiği gibi bitmeyeceği hissi kaplıyor içimi..
Her masalda mutlu sonla bitmez ya hani.!
....gökten hiç elma düşmeyebilir ya...
.....devam ediyorum ; kaldığım yerden..Kapı aralanıyor ,sancılı ruhum ayaklanıyor..Bedenimi üşüten rüzgar ,üşütüyor artık her zerresine kadar ruhumu...
Gözlerimi açtığımda aynı yerde , aynı zifirdeyim..
'Her son hakkettiği kadardır insanın ' deyip geçmek istiyorum..Geçecekse eğer..!
Fakat ,
Artık her kapı açıldığında...
Beklentilerin gölgesindeki muamma düşüşlerim sızacak odaya ..
Bu yüzdendir ki ,öznesi kayıp cümlelerimin .Anlıyorum ki her defasında başbaşadır insanoğlu kendisiyle..
Şimdi her yanım küskün..Kurgularım için kötüyüm..!

26 Kasım 2010 Cuma

İnanılması zor yeni alışkanlıklarım...


Hergün 1 bir yeni bilgi diye buna denir işte ! Fabrikada hergün hayretlerle karşıladığım yeni olaylar,dedikodular ya da ilginç hikayeler duyuyorum..Kendime çok ilginç alışkanlıklar edindim mesela...
Birkaçı şöyle ;

- Eski patronun yoğurt kovasını makam koltuğunun arkasına alıp istediğine verip istediğine vermediğine şok oldum.( Ama alıştım !)

-Çalışanlardan biriyle tartıştığımda patronun bana kovsaydın yaa o yetkiyi verdik deyip;ben çıktıktan sonra çalışana sen 'o kızı ' boşver sen çalışmana bak sen en iyi çalışanımızsın demesine alıştım.

-Her on günde bir fabrikada çalışan bir kız ve  bir erkeğin kaçmasına alıştım.

-Kendi hakkımda ve arkadaşlarımın hakkında çok şaşılacak dedikodular duymaya alıştım.

-Çok fazla ve sesli güldüğüm ve bunun önüne geçemediğim için patronun arada bir beni yanına çağırıp ne çok gülüyorsun demesine.Benimde ardından ama bi tek ben değil de diğer kızların da güldüğünü söylemeye neden hep bana dediğini sormaya alıştım

-Hergün sorumlusu olduğum yerde yeni bir inşaat yapılmasına ve benimde artık 3 metre beton ve 1500 tane tuğlayla 20 metrekare bir oda yapabileceğime alıştım :))

-Sodyum benzoata =benzuat hatta bazen mevzuat , Potasyum klorata =potas denilmesine

-Ve en ilginci de bu sanırım..Fabrikanın eskiden bir Rum mezarlığı olduğuna...Bu ne yaaa  ! bi de sabah sabah arkadaş bununla ilgili bi rivayeti anlattı.

Bir çoban hayvanlarını otlatmaya getiriyormuş ve öyle otururken elindeki sopayla toprağı eşeleyip duruyormuş.O sırada sopaya sert birşey gelmiş ve kazmaya devam etmiş çoban...Toz falan çıkmış,hatta daha sonra insanlar bu mezarlardan altın falan çıkıyor diye kazmaya başlamışlar vs..
Rum Mezarlıkları hakkında bilgisi olan var mı ?  Resmen tırstım yaa...Bi de arkadaşın dediği yer benim hergün geçtiğim yol olması sebebiylen tırstım :))

Kurtarın lan benii..Sesimin karanlığın içinde kaybolmasını istemiyorum :)

25 Kasım 2010 Perşembe

ben bu şarkıyı sana yazmalıydım :)))




bu güzel aşık mahzuni türküsünü dinleyince aklıma hemen o gün geliyor..ya da o gün aklıma gelince bu şarkıyı mırıldanıyorum farketmeden...
Bu gidişle eski bunalım moduma dönecek gibi duruyorum...Halime sebep olana gelsin barii :))) zaten bir eylül akşamında İstiklal de aylak aylak gezdikten sonra 'giden ' ve saz arkadaşları :) en sonunda bi yere oturmaya karar vermiştik...zar zor bulduğumuz yerde çalan bu şarkıyı o zamanda gözlerinin içine baka baka sana gelsin diyerek dinlemiştim...Bu kadar açık sözlü olmasamda olurdu aslında...Ne yapayım;

Adam olamadın gitti zevzek,
Beni bilemedin gitti zevzek.

Hikayenin daha başı ve sonu var.Böyle pat diye ortasından başladım.Neyse artık bi arada devamını yazacağım...
Giden gelmeye devam ettikçe anlatacaklar çok olacak ne de olsa...!

23 Kasım 2010 Salı

Kurşun mu döktürsem ne ?

Bayram tatili dedim,Antalya dedim ama sanırım bu tatil fena çarptı beni...Tatilim gayet güzel geçti.Hatta kasım ayında denize girmenin paha biçilemez olduğuna bile karar verdim :) dömdüm ve film burada koptu.Bilet bulamadığım için Antalyadan pazar akşamı 22.00 arabasıyla ancak gelebildim hem de 51 numarada..pazartesi sabahı 6 da geldim ve bir saat sonra işe gittim..Zaten uykusuz,yorgun geldiğim ilk iş günüm işyerimde geçen kötü bi olayla daha çekilmez bir hal aldı.Böylelikle ilk işgünüm zehir oldu.bu da geçer deyip devam ettim.
Bugün şiddetli bi baş ağrısıyla uyandım ve işe geç gitmek zorunda kaldım.İkinci gün sendromu da böyle başladı.Gün içerisinde dün olan olay bugünde tekrarladı ve tüm psikolojim alt üst oldu.Bu kadar da olmaz ya..İki günde iki olay beni aşar...
Tüm bunlardan sonra başıma gelecek varmış diye düşünüyorum.Ölüm ve yaşam arasında bi iş işte.Ben bile şaşırıyorum.Bugün çalışanlardan biri eğitimlerde sık sık söylediğim sözü söyledi bana onaylamamı beklercesine.
'Her ciddi kazanın altında büyük tedbirsizlikler yatar.'  Tabii ki öyle dedim çalışana.Yapacak birşey yok sonuçta...Gerekli önlemler alındıktan sonra olacağın önüne ne olursa olsun geçilmiyor.
Bir uğursuzluk var ama çözemedim...

14 Kasım 2010 Pazar

Parfümde parfümmüş yani :)

Kalabalığa kalmadan bugün alışverişimi yapayım dedim.Bu nasıl bir insan selidir;insanlar acaba tüm ihtiyaçlarını bayram gelsinde ondan bi kaç gün önce alırım diye erteliyor mu ne.. ya da bayramda herşeyi bedava mı veriyorlar kardeşim .? Bi de para yok diye geçinirler, ulan parasız hali buysa memleketin para olsa ne yapacaklar kimbilir.!
Amacım o insanlardan olmak değildi..Sonuçta bayramlık alacak değilim.( eşşek kadar oldum yani..) sadece bikaç günlüğüne gideceğim tatil için eksiklerimi almaktı.
..her neyse konuya geleyim, eksiklerden biri parfümdü..yeni bir parfüm almaya niyetlendim.Daha önce kullandığım parfümden ve bir de başka bir koku daha alayım dedim.Olay böyle başladı..
..ilgilenen bayana sizin bi öneriniz var mı diye sordum.?
kız :
-Hypnotıc Poison...
şahsım :
-bi bakayım kokusuna,
kız :
-zaten bu parfüm Amerika da yasaklanmış
şahsım :
-Aaa neden ki ?
kız :
-erkekleri baştan çıkartıyormuş.Hatta ben denedim gerçekten öyle oluyor.Parfümü sıktım,erkek arkadaşımın yanına gittim..gerçekten de baştan çıkartıyor..(artık ne yaptıysa orası muamma... )
şahsım :
-hımm ! (geçiştirmeye çalışıyorum bu şekilde ve susmasını bekliyorum.yoksa biraz daha dinlediğimi farketse devamını anlatacak..özelin sana kalsın kızım diyesim geldi yani :))... ve burada da koptu...

evet parfüm hakkında şöyle deniliyor ;
''Cennetin bahçesinden düşen , yasak isteğin sembolü olan elmanın zehrini anlatan kırmızı rengi,Hypnotıc Poison 'ın zengin kokusunu büyüleyiciliğini ve elektriğini sembolize ediyor.

'Toplu taşıma araçlarına binilirken sıkılması tavsiye edilmez,toplu tacize uğrayabilirsiniz.'  (bu ne lan parfüm mü alıyoruz başka bi şey mi ?)


...nihayetinde parfümü almadım tabii ki ...zaten baştan çıkaracak bi sevgili kişisi olmadığı için :)) gerek de yok..zamanında olan ve kendini 'sevgili 'diye nitelendirmeyen ve benim burada 'giden ' diye nitelendirdiğim insan evladı da hangisini sıksanda beğenmiyordu..tarzını bi türlü anlayamadım bu sebeplen :) dünyanın tüm afrodizyak etkili kokularını getirsende kar etmezdi sanırım..
Bu arada hala parfümün kokusu bileğimde..aslında güzelmiş ama üzerinden bir saat geçtikten sonra...

12 Kasım 2010 Cuma

mor çakıltaşları...


Sahipsiz sokaklarda yolunu arayan bir yolcuyum.Boş kaldırımlarda düşe kalka yürüyorum;ardımda bıraktığım izlere aldırmadan.! ...derin bir iç geçiriyorum birden karanlığı yırtarcasına,
ellerimde mor çakıltaşları,aklımda geceye karışan düşlerim...O düşler ki gökyüzünü aydınlatan yıldızlar kadar parlak ve tüm yaşananlar kadar bana ait...
Her yanda derin bir sessizlik.Uzayan saatlerde,
Düşler yorgun...
Korkular nedensiz...
Birbiri ardına sıralanmış cümleler eksik...
Her çıkmaz sokakta bir çıkar yol arayan ben ; medet umuyorum nereye konacağını bilmeyen bir kuştan,usulca esen bir rüzgardan.Yolun sonunda bir yenilgi daha alıyorum .Şimdi ellerim boş çakıltaşlarımı kaybettim..!
.....Bana kalan düş kırıklıklarıyla karışıyorum geceye...

5 Kasım 2010 Cuma

ben bir marti olsam,uçsam denizlere...


Dün saçma sapan bi iş görüşmesi yaptıktan sonra yarım gün izin aldığım işyerime dönemedim.Sabah10.00dan akşam 16.00 a kadar şu sorular için beklenir mi ;
-Kaç yaşındasınız ?.24...
- Aaa küçükmüşsünüz...( daha da küçülüp cebine mi girseydim acaba ?)
                                 -  Medeni haliniz ?  Bekar   (anladım ki iş görüşmeleri için bu medeni hal çok işe yarıyormuş :)))
.......neyse yaptım bi eşşeklik ve görüştüm ...Gözünü seveyim bizim Çinlinin sonsuza kadar bile onlarla çalışabilirmişim :)
(bu da abartı ! oldu biraz ama olsun )

bugünse bir kaç gündür devam eden huzursuz halim devam etmekte.Çok sevdiğim birini rüyamda görmüştüm ama kötü birşey olacağı aklıma gelmemişti,getirmemiştim ya da...Ancak bugün aldığım haberler pek de iç açıcı değildi...bi pislik var ama çözemedim..! Canım çok sıkılıyor.


                            


1 Kasım 2010 Pazartesi

pazartesi sendromları...

Haftanın ilk gününe yine mi iş diye başlayıp ; ardından kolbastı bile oynamaya teşebbüs eden tek insan olmalıyım..Aslında bu durumuma sonradan bir anlam buldum.Normalde akşam 7'de çıkacağım işyerinden , çıkmadan iki saat önce 5'te çıkacağımı duydum.Demek ki sabah ki anlam veremediğim mutluluğumun sebebi buymuş..

Uzun zamandır bitirmeye çalıştığım kitabı bitirmeye biraz daha yaklaşıyorum bugünlerde.Taaa Van'dayken aldığım kitabın neredeyse senesi gelecek.Ama suç bende değil şu sınav belasını çıkaranlarda..şimdilerde kendime birde ales belasını sardım.artık diğer kitaba ne zaman başlarım kimbilir :)

..hee bir de  geçen haftadan beri kayıp olan şemsiyemin ortaya çıkması da ayrı bi ilginçlik.Her gördüğüme 'günde 10 defa beddua ediyorum şemsiyemi alana' demişken bugün şemsiyem geri geldi.Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi :))  nasıl çıktı ortaya anlamadım ama ben olsam bu kadar laftan sonra ortaya çıkarmazdım.(fazla çirkeflik yaptım demekki )  eeee kardeşim haklıyım ama 3 günde 2 şemsiye heba olur mu canım...
zaten bulunmasaydı şemsiyem bulmak için yeni bi yöntem öğrenmiştim.şöyle ki : bir şeyiniz kayboluyor diyelim ve nasıl ortadan kaybolduğunu bilemiyorsunuz.Ama ortak yaşanılan bir yerdesiniz.Efendim herkesten tırnak alıyorsunuz.Bunlara ne yapıyorsunuz tam bilmiyorum ama gömüyorsunuz toprağa galiba.Sonra bir kaç gün sonra (süresi belli mi  o da muallakta ) alan kişinin karnı şişiyormuş...yani çaldıysa rahatsızlık veriyor ve söyleme gereği duyuyormuş...nasıl bir hurafedir kardeşim bu yaa..ilk defa duydum bende çok şaşırdım.keşke uygulasaydımda görseydim :)))

burada  çalışmaya devam ettikçe daha neler öğreneceğim acaba ?

28 Ekim 2010 Perşembe

Bu yağmurlar yüzünden

Bir kaç gündür yağan yağmurdan mıdır bilmiyorum ama halet-i ruhiyem gayet vahim durumda.Dün gece olur olmaz şeylere ağladım yine.Aynada baktım kendime,en çok gözyaşlarım beni kendime getiriyor.

''Yüzümdeki gülümseyişe yakıştıramadım hiçbir hüznü''
.....böyle zamanlarda çok gereksiz şeyleri fazla kafama taktığımı düşünürüm...

varan 1 : herşeye ve herkese çok kızıyorum...
çok yakın bir arkadaşım,hatta çeşitli iletişim araçlarıyla  ( sms, internet.vs..) çok sık görüştüğüm kişi  birden araya mesafe koydu.Sebebi benim tarafımdan henüz belirsiz ; onun tarafından olansa bana göre geçersiz...Yoğun çalışmak bazı şeyler için ihmal sebebi olmamalı..Bizde çalışıyoruz canım..
Dostlarım,
Nedeni belli olmayan soğukluklardır beni sizden uzaklaştıran ; bilesiniz.!

varan 2: belki de ben eski ben değilimdir..!
o hep umursamaz tavrımı üniversite yıllarımın sonunda kaybetmişim.şimdilerde bu halime ben bile şaşırıyorum.paradıse bile beni dinlemekten sıkıldı..ama sebebi sensin bu böyle biline :)
en güzeli umursamamakmış herşeyi.'umarsız gence ' özeniyorum aslında..

varan 3 :işte en karmaşığı da bu ...
'giden ' gitmiştir derken,bir bakıyorum arada geri geliyor.
konuşmuyorum, üzülüyorum
konuşuyorum,pişman oluyorum..!
arada özlüyorum....bu ne yaman çelişki anne.:)

Tekrar tekrar güvendiğim yine aynı şeyi yapmakta ısrarlı ve ben bu ısrarlara dayanamamakta kararlı..sanırım en kararlı olduğum konu :)
yinede en sonunda ;
hiç gereği yokken hayatımıza girenler gerçekten de hiç gereği yokken hayatımızdan çıkmak istiyorlarmış...
duyduklarım ve gördüklerim canımı yaktı..arkadaş olamadık onunla ,sevgili hiç olamadık.!

varan 4 :hastalık illeti..
griple uğraşıyorum bu ara..bi sen eksiktin diyesim var resmen...

22 Ekim 2010 Cuma

Geç mi kalmıştık ?



Geç kalınmış zamanlardan geliyorum.
Olmazı oldurmaya çalıştım ; küllenmişi alevlendirmeye...
Anlamsızlaştı her çaba da bir önceki gibi..!

Dönerim sırılsıklam günde masalın en başına...

16 Ekim 2010 Cumartesi

beklendiğinde gelmeyecek özlenen...


..........oysa uzun bekleyişler vardı özlenenlere dair.Günlerin kıskacında unutmaya yetmiyor eksik avunuşlar.Geri getirmiyor anıları ; getiremiyor belki de ..!
Hayat bir çıkmaza sürüklüyor yine.Tanımadık  yüzlerde tanıdık tebessümler arıyorum.Anlamsız bakışlarda hissediyorum yalnızlığı..
Yalnızlık sözsüz bir şarkı...
Yalnızlık bir garip dram...
Yalnızlık sonsuz bir uçurumdu oysa...
Ezbere söylenen ne varsa unutuyorum.Yalnış zamandayım ! Bu bekleyişin sonu yok biliyorum.......

11 Ekim 2010 Pazartesi

Anlatamadıklarımızdandır hıçkırıklarımız

'' İnsanlar gelmeleriyle yalnızlıklarını dağıtanları severler,gitmeleriyle kendilerini yalnız bırakanlara aşık olurlar.''

                                                                                               Özdemir Asaf

Bir dolu umutla gittiğim yedi tepeli şehirden kucak dolusu mutsuzluklar getirdim kendime.
Sevmiyorum şu dengesizlikleri hayatta...kaçmak ,kovalamak ya da adı her neyse...yazık ki her seferinde olan buydu..!
'Can Yücel' in şu dizelerinde saklı aslınde herşey;
..Çok çalıştım
Gitmeye de kalmaya da...
İkisi de aynı acı,ikisi de rezil...

Sevmek
yalnış zamanda bir insanı...
Sevilmek,
güzeldi her deminde hayatın...

...ikisini de yapamadık en sonunda.hep çok 'değerli' kaldık birbirimize.bir dost sıcağının duygusal karmaşaya dönüştüğü anlarda ne yapacağımızı bilemedik hiç..!

Yüzüm, yalnız ve sessiz bir yolcunun ıslanan gözlerinde şimdi.Küçük ve yorgun ellerim.Zamansız gelen sonbahar gibi ömrüm...
Kime neden dertlenilir ki böyle olunca ? yoksa bir sebebi sevmelerin.

...başka bir yerde, başka bir şekilde yazıyorum işte..sen çok uzak bir şehirde;ben bir boşlukta yaşamaya devam ederken...

1 Ekim 2010 Cuma

hayatın en hüzünlü anı 'na...

' hayatın en hüzünlü anı....' demişti ve devamını getirmişti bir zamanlar..bugünse aynı durumda olan ben oluyorum..hayat işte 'o ' bunu yazarken üzülen ben olmuştum..şimdi ben yazarken yine üzülen ben oluyorum...sevmek yanlış zamanda bir insanı ve en derininde hissetmek yalnızlığı acı veriyor şimdi...

'yaşam denilen döngüde savrulurken gerçekten değer bilene ayırmak istiyoruz sevgimizi.sadece onun olalım istiyoruz tüm benliğimizle ki mutlu olalım her deminde hayatın...
oysaki kıymet bilir sandıklarımızın boşluklarındaymışız, bir arpa boyu yol alamamışız sevdasına tutulduklarımızın içinde.'
...kendimi kandırmakla geçmiyor zaman...
...gün bitiyor...
...daha bir artıyor hüzünlerim...

29 Eylül 2010 Çarşamba

Dostum Paradise için........

Hayat öyle ya da böyle geçip gidiyor.Avucumuzda ufak mutluluklar kalıyor sımsıkı tuttuğumuz..Yeni mutluluklar için uzatıyoruz ellerimizi,sakladığımız anılarımızı almak istiyorlar..başka hayatların içine girmeye korkuyoruz ama ellerimiz boş kalsın da istemiyoruz.Geçmişle gelecek karışsın istemiyoruz ama birbirinden de ayıramıyoruz..Kalpte tutmalı bütün sevinçleri,hüzünleri.Göstermemeli, vermemeli kimselere .! En sevdiğimiz gelene kadar en  güvenli kalpte saklamalı herşeyi.En sevilenden başka kimse bilmez,görmez,anlamaz kalbimizdekini.
Asil bizi sadece asil sevgili bilmeli..!

......en kıymetli dostumun uzaklığını bi parça yakınlaştıran cümleler...ve imkansızlıklara dair yazılanlar....bir dost sıcaklığının getirdikleri için ;

 Bazen an gelir ki asla silinmeyen dostun istesende yanında olamaz.Oysa  her hüznünü paylaştığında yaslanacak bir omuzdur o,kimi zaman yaptığın bir hata için çıkar yol bulan...Gözyaşlarını sadece onunla akıttığın tek dosttur...En çıkmaz anımda yüreğime su serpen güzel insan....
...yine bir yol ayrımındayım..yine yanlış insanlar,yine yanlış zamanlar...  iyi ki varsın paradise....

27 Eylül 2010 Pazartesi

...

Uzak bir tebessüm kaldı silüetinde...
-'Ayrılır bir gün yollar'  demişti oysa...Çok sevmek acı veriyordu kızın kömür karası gözlerine.Beyaz boyalı duvarında odanın, hüzün kokan kelimeler sarfetmişti genç ,umarsızca ve sakin.
-'küçüğüm' daha dedi kız...! Daha neler görürüm kim bilir.Kimler yakar daha fazla yakar canımı gecenin kör bi vaktinde...
Üzülme ! mor çiçekli kız ; zaman sarar tüm yaralarını , umarsız gence rağmen .!